İslam

İslamla İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar

Günümüzde İslam dinine dair, doğru kabul edilen bir çok yanlışa rastlamak mümkün. İslamın sadece Arap dini olduğuna dair düşünceler, çeşitli tarikat ve cemaat yapılanmaları, radikal örgütler, İslam adı altında faaliyet gösteren terör örgütleri, mezhepsel kutuplaşmaların sonuçları ve teokrasi ile yönetilen bazı devletlerin uygulamaları, İslam hakkında yanlış önermelerin oluşmasına yol açmaktadır.

İnsanoğlunun varlığı boyunca bir dine veya bir varlığa inanma, insanların temel ihtiyacı olmuştur. İnsanın varlığının bir parçası olan inanma ihtiyacı, farklı dinlerin de ortaya çıkmasına neden olmuştur. İnsanın içinde var olan bu ihtiyaç birçok devlet, örgüt ve kişi tarafından da suistimal edilmiştir. Kurum ve grupların, toplum üzerinde baskı kurmasını kolaylaştıran din, yönetim aracı olarak kullanılmıştır. Toplum üzerinde baskı kurmak isteyen devletler, toplum içerisinde yaygın olan inanışı, kendi eylemlerini meşru göstermek için kullanmıştır. Çoğu kez yanlış olan uygulamalar din temeline dayandırıldığı için din ile özdeşleştirilmiştir. Örneğin günümüzde birçok açıdan farklı uygulamalara sahip İran ile bazı Arap ülkelerinin teokrasi adı ile yönetilmesi de İslam ile bu devletlerin gelişigüzel bir şekilde özdeşleştirilmesine neden olmuştur.

Özünde birçok uygulama ve inanış İslam’ın temelinde yer almamaktadır. İslam hakkında doğru bilinen yanlışların günümüzde oldukça yaygın olmasından ötürü basit bir inceleme yazısı ele aldık. İslam hakkında yaygın olan yanlış bilgileri Kuran’dan bazı alıntılarla yanıtlayacağız…

1- İslam Hoşgörü Dini Mi?

İslam hakkında doğru bilinen temel yanlış önermelerden biri İslam’ın hoşgörüsüzlük üzerine kurulmuş olmasıdır. İslamiyet Müslümanlara ve inanmayanlara karşı hoşgörülü olmayı emreder. İslam’ın temelinde hoşgörü vardır. Kuran’da birçok ayette insanlara karşı hoşgörülü, adaletli ve güzel davranışlı olmak emredillir.

Nahl Suresi 90. ayette Allah şöyle belirtmiştir: [Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara vermeyi emreder. Ahlaksızlığı, kötülüğü ve taşkınlığı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir.]

Bir başka ayette ise İslam dininde zorlamanın olmadığı belirtilir. 

Bakara Suresi 256. ayet: [Dinde zorlama olamaz; doğrular ile yanlış kurgular iyice ayrılmıştır. Kim taşkınlık edenleri tanımaz da Allah’a güvenirse, kopması imkânsız en sağlam kulpa yapışmış olur. Her şeyi dinleyen ve bilen Allah’tır.]

Görüldüğü gibi İslam’da imanın temeli isteyerek ve gönülden inanmaktadır. İslam, hiç kimseye inandırmak için zorbalık ve fenalığa başvurmayı emretmez. Zorla yapılan ibadet ve inancı da kabul etmez.

2- Çocuk Evliliklerine ve Kadına Şiddete İslam Ne Diyor?

İslam hakkında bilinen en büyük yanlışlardan biri de kadına şiddetin ve çocuk yaşta evliliğin İslam’da yer aldığı yönünde inanışlardır. Aksine İslam, kız çocuklarını diri diri gömenlere karşı durmayı emretmiştir. İslam çocuk yaşta ve zoraki evliliklere izin vermez.

Evlilik yaşı hakkında kesin bir yaş söylenmemekle birlikte ergenlik çağına erişmiş olmak da evlilik için yeterli değildir.

Evlilik yaşı Nisa Suresi 6. ayette şöyle belirtilmiştir: [Yetimleri, evlenme çağına gelene kadar deneyin. Onlarda olgunlaşma (rüşd) görürseniz mallarını kendilerine verin; büyüyüp geri alacaklar diye onları israf ederek ve tez elden yemeyin. Zengin olan, kendini engellesin; yoksul olan da maruf (Kur’an ölçülerine uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, yanlarında şahit bulundurun. Hesap sormak için Allah yeter.]

Ayette geçen rüşd kelimesi olgunluk anlamına gelir. Burada bahsedilen olgunluk; bireyin buluğ çağına girmesi değil evliliğin gerektirdiği sorumlulukları taşıyabilecek olgunlukta olmasını kasteder. Ayrıca İslam, olgunluk çağına ermiş fakat evlenmek istemeyen bir bireyin zorla evlendirilmesine de karşıdır. Kadının zorla evlendirilmesi ve bir miras malı gibi görülmesi İslam öncesi karanlık Arap dönemlerinde yaygın olan bir inanıştır. Kadınların bir miras malı görülmesi ve onlarla bu yüzden zorla evlenmek erkeklere haram kılınmıştır.

Nisa Suresi 19. ayet: [Ey iman edenler, kadınları zorla/istemeyerek miras olarak almanız helal değildir.]

 

İran ve bazı Arap devletlerinde kadına karşı bir takım şiddet uygulamaları İslam ile özdeşleştirilmiştir. Fakat taşlama ve benzeri uygulamaların hiçbiri Kuran’da yer almamaktadır. İslam yalnızca manevi değil maddi olarak da kadınlara bir takım haklar tanımıştır. Kadınların evlenirken mehir ve mirastan pay hakkı vardır. Miras ile ilgili kadına verilen hak alt sınırdır ve yeni bir hukuk düzeni kuruluncaya kadar bu alt sınır uygulanır şeklinde belirtilmiştir.

Boşanma konusunda kadınların boşanma hakkı yoktur söylemleri de yanlıştır. Şiddet uygulayan ve sorumluluklarını yerine getirmeyen eşe karşı kadının boşanma hakkı vardır. İran’da uygulanan zina işleyen kadına taşlama cezası tamamen asılsız ve İslam’da hiçbir hükmü olmayan uygulamadan ibarettir. İslamda zina işleyen kadının cezası ne taşlanarak öldürülmek ne de idam edilmek değildir.

3- İslam’da Bilimin Yeri ve Önemi Nedir?

Yanlışlardan biri de İslam’ın bilime karşı olduğudur. Bazı gruplar, İslam’ın akıl ve bilim ile uygun olmadığını savunur. Kuran, insanların düşünmelerini, sorgulamalarını, bilgiyi aramasını ve bu bilgilerin doğruluğunun taranıp ona göre kabul etmesini söyleyerek; akla ve bilime uygun olduğunu kanıtlar.

Kuran’da evrenin, doğanın, insanların ve diğer tüm canlıların yaradılışına ilişkin ayetler vardır. Bu ayetlerin tamamı şuan günümüzde geçerli olan teoriler ve bilim kanunları ile örtüşmektedir. Kuran araştırmayı ve insanların akıl ile hareket etmesini ister. Kuran bilime karşı değildir. Tam aksine bilimi ve bilimsel öğretileri destekler. Hatta bazı bilim adamları çalışmalarında Kuran’da yer alan ayetleri kullanarak yola çıkmıştır. Tarih boyunca adından sıkça söz ettiren kaşif ve mucit birçok İslam alimi vardır. Fizik, matematik, tıp ve iktisat gibi birçok alanda Müslüman bilim adamlarının sayısız çalışması vardır.

İslam’ın bilimi, aklı ve araştırmayı reddettiği Arap coğrafyasında ve selefilik gibi bazı mezheplerde yer alır. Devletler toplum üzerinde baskı oluşturmak için öncelikle sorgulamayan bir toplum inşa eder. Bunun en büyük örneklerinden biri de kadercilik inanışıdır. Kadercilik ile birlikte toplum var olanı ve olacak olanı tümüyle kabul eder. Kadercilik eleştirme, sosyal sorumluluk ve sorgulama gibi eylemlerin mesuliyetini ortadan kaldırır. Böylece sosyal sorumluluktan uzak, eleştirmeyen ve sorgulamayan bir toplum inşa edilir. Böylelikle devlet, din ile oluşturduğu meşru zeminde dilediği gibi hareket eder.

4- İslam Yalnızca Arapların Dinidir!

İslam, bir ırka veya bir zümreye gönderilen bir din değildir. İslam, tüm insanlık için gönderilmiş bir dindir. Dünya üzerindeki Müslüman nüfusun yalnızca %15’ini Araplar oluşturmaktadır.

Kuran’ın Arapça olması bu dinin yalnızca Araplara gönderildiğini ve Arapların diğer ırklardan İslamiyet konusunda üstün olduğuna kanıt olarak kullanılmak istense de Kuran’da birçok ayet bu durumun yanlış olduğunu göstermektedir.

Fussilet Suresi 44. ayet: [Biz Kur’ân’ı yabancı bir dilde indirseydik, ‘Âyetleri açıklansaydı ya! Araplara yabancı dilde kitap olur mu?’ diyeceklerdi. De ki: İman edenler için o hidayet ve şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında ağırlık vardır; Kur’ân kendilerine görünmez. Sanki onlara çok uzak bir yerden sesleniliyor!] 

Bu ayet ile Kuran’ın neden Arapça olduğu izah edilmektedir.

İslamın bütün insanlığa indiğini bize Sebe Suresi 28. ayeti açıklamaktadır: [Biz, seni bütün insanlara sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.]

5- İslamda Kafirleri Öldürmek Var Mı?

Tarih boyunca çeşitli oluşumlar öldürme fiillerini meşru bir zemine sokmak için dini öne sürmüştür. İslam coğrafyasındaki terör örgütleri de, işledikleri cinayetleri ve yaptıkları katliamları bu söylem ile meşrulaştırmaya çalışmaktadır. İslam’da savaş hali dışında bir insan öldürmek yasaklanmıştır. Kuran’da hem inananların hem inanmayanların birbirlerini öldürmesi belli sebepler dışında yasaklandığı gibi kişinin kendi canına kıyması da yasaklanmıştır.

Furkan Suresi 68. ayette şu şekilde belirtilmiştir: [Onlar, Allah ile beraber başka bir ilahı yardıma çağırmazlar. (Kur’ân’ın) Haklı (saydığı) bir sebep yoksa Allah’ın dokunulmaz kıldığı canı öldürmezler; zina da etmezler. Kim bunları yaparsa doğal yapısından uzaklaşma cezasına çarptırılır.]

Kuran’ın haklı saydığı sebepler savaşta çarpışma anı (Muhammed 47/4) ve terör (Maide 5/33) eylemleridir. İslamda inanmayan birinin cezası ölüm değildir. Ayrıca yukarı da belirttiğimiz gibi Bakara Suresi’nde dinde zorlamanın olmadığı ve İslam’ın hoşgörü dini olduğu belirtilmiştir. İslam’da inanan veya inanmayan hiç kimse Kuran’ın belirlediği sebepler dışında öldürülemez. Bu yüzden IŞİD ve diğer terör örgütlerinin yaydığı mürted ve mürted olanın öldürülmesi gibi kavramlar İslamiyet de kabul edilmez.

6- İslam Düşünme, İfade ve Konuşma Özgürlüğüne Ne Diyor?

İslam hoşgörü temelinde yükselen bir din olduğunu Kuran’da birçok ayette belirtmiştir. İslam, bireylerin düşünme, ifade ve konuşma özgürlüğünü kısıtlamaz.

Müzzemmil Suresi 10. Ayette: [Söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl.] şeklinde kendisine kötü ithamlarda bulunan bir kişiye karşı ne yapılması gerektiğini belirtilmiştir. 

Fussilet Suresi 34. ayette; [İyilikle kötülük bir olmaz; sen kötülüğü iyilikle karşıla. O zaman aranda düşmanlık olan kişinin can dostun olduğunu görürsün.] şeklinde kötülük yapan birine karşı bile iyilikle cevap verilmesi gerektiği belirtilmiştir. İslamiyet’e göre kişiler fikirlerini ifade etmede özgürdür.

7- Kuran’da İslama Zorlamak Var Mı?

Kuran’da daha önceki maddelerde belirtiğimiz gibi İslam’ın hoşgörü dini olduğu ve zorlamanın yer almadığına dair ayetler mevcuttur. Kuran’da Müslüman olmayan birini İslam’a nasıl davet edileceğine ilişkin birçok ayet yer alır. Bunlar biri de Nahl Suresi 125. ayettir. Ayet şu şekildedir: [Sen hikmetle ve güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır. Onlarla en güzel şekilde tartış. Senin Rabbin, yolundan sapanları iyi bilir, doğru yolda olanları da iyi bilir.]

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu