Tarihi yapanlar büyük adamlardır. Onlar kitleleri peşlerinden sürükleyip, toplumlara yön verirler. Dolayısıyla tarihte iyi veya kötü neticelenmiş bütün olayların arkasında bir büyük kişi vardır ve tarih kahramanların hayat hikâyesidir. Türk tarihi de büyük adamlarla doludur. Her ne kadar Tanrı tarafından kutsanan Türk milletinin soyu; “yukarıda mavi gök çökmedikçe, aşağıda yağız yer delinmedikçe, devam edecek” olsa da; dünya yaratıldıktan itibaren bugüne kadar gelebilmemizde hiç şüphesiz bu fedakâr insanların önemli bir rolü söz konusudur. İşte bunlardan biri de kahraman Köl Tigin’dir.
Bilindiği gibi Kök Türk ülkesi 6. asrın sonlarıyla, 7. yüzyılın ilk yarılarında birçok felaket yaşadıktan sonra, Kutlug (İl-teriş Kağan) adında bir bey tarafından yeniden derlenip toparlanmış, ne yazık ki o 691 senesinde ölünce yerine geçecek olan oğulları 7-8 yaşlarında yetim kalmışlardı. Malum olduğu üzere bu gözü-kara Türk beyi İl-teriş’in kaynaklarda iki tane oğlunun adı geçmektedir. Bununla beraber onun başka kız veya erkek evladının da olabileceğini düşünüyoruz. Ama tarihçe sabit bu çocuklardan büyüğü Bilge, küçüğü de Köl Tigin’dir. Bilge daha çok ağırbaşlı, sakin bir mizaçta gözükürken; Köl Tigin yırtıcı bir kuş gibi çocukluğundan itibaren savaşlar içinde büyümüştü. Bu iki kardeş küçük olmalarından dolayı töre gereği devletin başına amcaları Kapgan geçmişti ki, bu durum Orkun Yazıtlarında bilhassa vurgulanmaktadır.
Pek çok kişinin düşündüğü gibi Bilge ve Köl Tigin ile amcaları Kapgan Kağan arasında bir anlaşmazlık yok idi. Öyle ki, Kapgan belki de küçük yeğenlerini kendi çocuklarından daha çok sevmiştir. Çünkü Kapgan’ın yeğenlerine ait kitabelerde, amcalarına doğrudan serzenişleri olmadığı gibi, amcalarını sevdiklerine dair işaretler de görmemiz mümkündür. Her şeye rağmen Kapgan’ın elinde birçok imkan olmasına rağmen, kardeşinin çocuklarını ortadan kaldırmadı. İleride kendi evlatları ile yeğenleri arasında bir taht mücadelesi olacağını herhalde o da tahmin ediyordu, ama buna rağmen ağabeyinin emanetlerine hainlik yapmadı.
Neticede Bilge ve Köl Tigin amcalarının yanında savaşlara katıldılar, piştiler ve iyi birer savaşçı oldular. Kitabelerden de anlaşılıyor ki bu iki kardeş hepimizin daha çocuk diyebileceğimiz çağlarda, yani 14-15 yaşlarındayken büyük savaşlara girdiler. Tabi ki onların büyütülmesinde Umay gibi çocuklarını koruyup-gözeten anneleri İl-Bilge Katun’un rolünü de inkâr edemeyiz ki, yine Orkun Kitabelerinde, Bilge kardeşini anlatırken; “Umay’a benzeyen annem katunun kutu sayesinde, küçük erkek kardeşim Köl Tigin er adını aldı” demektedir.
Onların ilk büyük harpleri herhalde 700 tarihlerinde Tangut seferiyle olmuştur. 701’de Sogdak kolonilerine yöneldiler ve burada 50.000 kişilik Çin ordusunu mahvettiler, Çinli kumandanı da esir aldılar. 705 senesinde Büyük Ming-sha harbinde, Köl Tigin’in üstün gayretleri sayesinde 80.000 askerden oluşan Çin imparatorunun kuvvetleri yenildi.
Köl Tigin ve Bilge’nin de dahil olduğu Kök Türk ordularının komşu ve bağlı Türk boylarıyla 709’dan itibaren savaşmaları mevzubahistir. 709 yılında Kırgızlarla işbirliği yapan Çik boyuna ve Kırgızlara bir darbe indirilmiş; 710 tarihinde Türgişlerle savaşıldıktan sonra yine ülkenin batısında Kağanlığa bağlı olarak yaşayan Sogdlara doğru bir sefere karar verilmiştir ki bunun sebebi; bu sırada Türkistan bölgesine gelen Arap askerlerinin kurulu düzeni bozmaları ile havalinin Türk ve diğer halklarına katliamlara girişmeleridir. Araplarla çarpışan Kök Türk kuvvetlerinin idaresinin Kapgan’ın çocukları ve yeğenlerinin elinde olduğu tahmin ediliyorsa da, onların daha çok Türgişlerle meşgul oldukları, Araplarla mücadeleye Türgiş beylerinin giriştikleri sanılmaktadır.
Kök Türkler 711’de Karluklar, 714’te Azlar, 715 yılında da Oğuzlar ile anlaşmazlığa düştüler. Bütün bu yapılan muharebelerde kahraman Köl Tigin’in her zaman ön planda olduğunu görmekteyiz. Mesela bunlardan birisinde Köl Tigin’in yiğitliği: “Bilge 21 yaşındayken, 80.000 kişinin başındaki Çaça Sengün’le savaştık. Köl Tigin önce Tadık Çor’un Boz Atı’na binip saldırdı. O at ölünce, bu kez Işbara Yamtar’ın Boz Atı’na bindi ve muharebeye katıldı, fakat bu at da öldü. Sonra Yigen Silig Beg’in zırhlı doru atıyla da savaştı. Birçok yaralar aldı, yüzlerce okun hedefi oldu. Ama bir tanesini ne başına, ne yüzüne değdirtmedi. Türk beyleri bunu çok iyi bilirsiniz”, diye anlatılıyor.
Kök Türk toprakları 716 senesinde maalesef amca çocuklarının kavgasına sahne oldu. Tarihte “Turan” denilen siyasi ülküyü gerçekleştiren Türk hükümdarlarından birisi olan meşhur Kapgan Kağan, Bayırkulara yaptığı son seferinden dönüşünde tuzağa düşürülerek öldürülmüştü. Kapgan’ın da tarihi öneme sahip iki oğlunu biliyoruz. Bunlardan biri yiğit Tonga Tigin ki, biz onu Alp Er Tonga ile birleştiriyoruz. Bu cesur bahadırın ismi Orkun Yazıtlarında da zikrediliyor. O, 714’teki Beş Balık seferi sırasında Çinli askerler tarafından öldürülmüş idi. Kişilik olarak aynı Köl Tigin’e benzeyen bu kahramanın vefatı, Türkler için büyük bir kayıp olmakla beraber, Bilge ve Köl Tigin için ise bir fırsattı. Çünkü Kapgan Kağan’ın ölmeden önce yerine geçmesi için İni İl Kağan olarak atadığı diğer oğlu, herhalde o kadar da dirayetli biri değildi. Fakat geleneğe göre, İl-teriş’in oğullarından birisinin tahta çıkması gerekiyordu. Bu sebeple Köl Tigin ve Bilge, İni İl Kağan’ın hâkimiyetini tanımayarak, ona başkaldırdılar. Bu mücadele sırasında, cesur Köl Tigin’in bütün her şeyini ortaya koyarak İni İl-Kağan ile birlikte Kapgan’ın bütün çocuklarını ve adamlarını ortadan kaldırması Kağanlığın kaderini değiştirmiş ve o Çin kaynaklarında adı “Mo-chih-lien” şeklinde transkripsiyon edilen ve Kök Türk yazıtlarında ise “Türk Bilge Kağan” diye geçen ağabeyini tahta oturtmuştur.
Rivayetlere göre Kök Türkler arasında “Küçük Şad” olarak tanınan Bilge, kardeşi Köl Tigin’in Kağan olmasında ısrar etmiş, fakat Köl Tigin büyük bir erdemlilik göstererek bunun uygun düşmediğini bildirmiştir. Bunu şunun için söylüyoruz; daha sonraki yıllarda ve yüzyıllarda hakanlık mücadelesi için kardeşler arasında çok kanlı savaşlar olmuştur. Özellikle Uygurlar döneminde küçük kardeşlerin, normal olarak tahtın varisi durumundaki ağabeylerini ortadan kaldırarak başa geçtikleri çok görülür. Neticede Bilge Kağan, Köl Tigin’i “Inançu Apa Yargan Tarkan” unvanıyla hem sol şadlığa, hem ordu komutanlığına, hem de yargıçlığa atadı.
Köl Tigin ve Bilge tahtı ele geçirdikleri sırada, Kök Türk ülkesindeki karışıklık henüz sona ermemişti. Buna bağlı olarak Bilge Kağan’ın ilk savaşı, Uygur il-teberi’ne karşı 716 yılının sonlarına doğru, “Selenge Nehri boyunda, Kargan Kısıl’da meydana geldi. Uygurların yurtları dağıtıldı ve Uygur il-teberi yüz kadar adamıyla doğuya doğru kaçtı”. Uygurlar burada büyük bir zaiyat verdiler ve bundan epey bir süre etkilenerek Kök Türk Börülü (Aşina) ailesine karşı başkaldırı da bulunamadılar. Bu arada Oğuzlar da, Kök Türk hakimiyetini tanımak istemediklerinden Çin’e gitmişlerdi. 717’de Oğuzların üzerine yürüyerek bozguna uğratıldılar. Bu durumu değerlendirmek isteyen Tatabılar ve Kıtanlara da büyük bir ders verildi.
Bunun benzeri savaş seferlerinin ve silahlı teşebbüslerin en önemli adamı Köl Tigin idi. Fakat büyük savaşlara ne zaman girişileceği, Çin’e karşı nasıl tavır takınılacağı gibi konularda Kağan ve devlet meclisine danışılmaktaydı.
Nihayet bilinmeyen bir sebepten dolayı 731 tarihinde kahraman Köl Tigin’in vefatını haber alıyoruz. Çin kaynaklarında ve Orkun Yazıtlarında Köl Tigin’in nasıl öldüğüne dair çok açık bir ipucu yoktur. Bununla birlikte 730’lu yılların başlarında ülkede birtakım karışıklıkların yaşandığı ortadadır. Hoşnutsuzluk içindeki bazı kabilelerin devletin merkezine yönelik hücumları söz konusudur ve başkente yapılan bir saldırıda da ölmüş olabilir.
Hepsi bir yana Köl Tigin’in vefatı bütün Kök Türk ülkesini yasa boğmuştur. Türk tarihinin gelmiş geçmiş en büyük kahramanlarından biri olan Köl Tigin öldüğünde; ağabeyi Bilge Kağan onun cenazesi başına dikilmiş, göz yaşlarıyla; “küçük erkek kardeşim Köl Tigin öldü. Gören gözlerim görmez oldu. Hiçbir şey düşünemedim. İnsan oğlu ölmek için yaratılmış, sadece ölümsüz olan Tanrı yaşar dedim. Gözlerimden gelen yaşlara engel oldum, içim kan ağladı. İyice düşündüm. Eğer kendimi bırakırsam yeğenlerimin, çocuklarımın, beylerimin, milletimin geleceği kötü olur diye düşündüm”, diyordu. İşte Bilge Kağan en büyük yardımcısından ve desteğinden mahrum olmanın acısını kitabesinde böyle dile getiriyordu. Aslında bu göz yaşları bir felaketin habercisiydi. Bu, Köl Tigin ve Bilge’nin ölümünden sonra Türk milletinin durmaksızın bin yıl sürecek göçünün işaretiydi. Nitekim Bilge’nin endişeleri gerçekleşmiş, onun da ölümünden sonra ülke karışıklığa sürüklenmiştir.
Öldüğünde 47 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğimiz Köl Tigin’in yoğ merasimi (cenaze töreni) 731’de yapıldı. Onun defin törenine bütün Türk milleti iştirak ettiği gibi Çin, Tibet, Sogd, Buhara, Kıtan ve Tatabı ülkelerinden de temsilciler gelmişti.
Bilge Kağan bu çok sevdiği kardeşinin anısına, 732 senesinde Orkun Vadisinde, Koşo-çaydam bölgesinde, Türk ve yabancı ustalara bir anıt diktirdi. Böylece onun adını ve anısını ölümsüzleştirdi.
Türk tarihinin gelmiş, geçmiş en büyük kahramanlarından biri olan Köl Tigin, ömrü boyunca şan ve şöhretten uzak, sadece milletine hizmet eden, büyüklerine karşı saygılı, devlet içerisindeki görevini eksiksiz yerine getiren bir kişi şeklinde karşımıza çıkıyor. Kendisi hükümdar olabilecekken, yerine ağabeyini tahta çıkaran böyle kahraman Türk beylerine günümüzde de ihtiyaç var.
Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ
“Türk Tarihinin Kahramanları: 20- Köl Tigin”, Orkun, Sayı 73, İstanbul 2004