İslam

Milli Hakimiyet ve İslamiyet

Başka millet için milli hâkimiyet kavramı, ne mana ifade eder bilmem. Ama bizim milletimiz için bu, “Hak’a inanan ve Hak’a tapınan” bir milletin vicdanında ve gönlünde yatan mukaddes ölçülere bağlı olarak tecelli eden iradesinin, lif lif, hücre hücre bütün idareye ve vatana hâkim kılınması demektir.

Müslüman Türk Milleti; İstiklal Savaşı’nı yaparken emperyalizmin sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve askeri bütün izlerini mukaddes vatanından silip atmayı düşünüyordu. O öyle bir devlet kurmak istiyordu ki “yurdunun üstünde tüten en son ocak sönmeden” mukaddes Ay-Yıldız ile “şafaklarda yüzen al sancak” sönmesin. “Şahadetleri dinin temeli olan bu ezanlar” yurdun semalarında ebediyen “şüheda ruhları” ile birlikte dolaşan ve hüzünlü melodisi, bu millet yaşadıkça gönüllerde yankılansın. Bütün renkleri ile her türlü emperyalizm, bu vatanda at oynatamasın.

Edirne’den Hakkâri’ye, Marmaris’ten Kars’a kadar bütün vatan çocukları el ele ve gönül gönüle olsun, aynı Allah’a, aynı peygambere, aynı kitaba, aynı bayrağa, aynı tarihe, aynı kültür ve medeniyete, aynı düşmanlara sahip kardeşler olarak tehlikeleri beraberce göğüslesinler.

Dinimizin, milliyetimizin, devletimizin ve vatanımızın düşmanları halklar narası ile bölücülük yapamasın, Ay Yıldızlı Al Bayrak’tan başka bayrakların gölgesi düşmesin, kale burçlarına kara veya kızıl emperyalizmin bayrakları çekilmesin, kardeş kardeşe kurşun sıkmasın, tuzak kurmasın, en ücra yurt köşelerinde bulunan okullarımız şanlı İstiklal Marşı’mız ile açılıp kapansın.

Yine okullarımızın ve sınıflarımızın duvarlarında, işçilerimizin, gençlerimizin ve öğrencilerimizin ellerinde emperyalizmin kanlı diktatörlerinin resimleri bulunmasın, onların sloganları dillerde dolaşmasın. Onların yerine milli ve mukaddes mefahirimiz ellerde, kafalarda ve gönüllerde bayraklaşan dillerde şanlı ecdadımız, ilahi Kelimetullah ve nizam-ı âlem naraları dolaşsın.

Devlete sokak hâkim olmasın, hükümetler hile ve tertip ile değil seçim ile gelip gitsin.  Milletvekilleri ateşten gömlek giyen birer alperen hüviyeti içinde vazife yapsın. Bakanlar, dostların ve hatta düşmanların takdir ettiği eser ve icraat sahibi olsunlar.

Mahkemeler hakkın ve hukukun hassasiyetle tartıldığı, herkesin güven duyduğu birer adalet yuvası olsun, gerçekten yansız ve lekesiz kararlarda milli vicdanı huzura kavuştursun. Karakollar işkence, hararet ve haksızlık merkezleri değil, kendini tehlikede hisseden, zulme uğrayan herkesin sığındığı birer şefkat ve merhamet yerleri haline gelsin.

Rüşvet, iltimas, adam kayırma ve partizanlık dursun. İfadesi ve savunması alınmadan memurlar, öğretmenler, işçiler, öğrenciler sürgün edilmesin, ekmeğinden edilmesin, yurtlardan atılmasın. Böyle bir muameleye maruz kalanlar devletinden gerekli ilgiyi ve yardımı görsün ve ümit kapıları yüzlerine kapanmasın. İnsanlar gayri meşru yollara itilmesin.

Milli hâkimiyet, bütün bu milli arzu ve isteklerin gerçekleşmesi için milletin ağırlığını ortaya koyması demektir. Sesini duyurması demektir. Serbest seçimlerle ve meşru murakabe yolları ile devletin bütün müesseselerini istediği biçimde yönlendirilmesi demektir. Bunu gerçekten başaran millet mutlu bir millettir. Aksi halde millet, susturulmuş, yıldırılmış, milli irade üzerine ambargo konmuş, propagandalara kitleler düşünemez hale getirilmişse milli hâkimiyetten değil milli mahkûmiyetten söz etmek gerekir. 

Seyit Ahmet Arvasi

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu