Necip Asım Yazıksız
Necip Asım Yazıksız (d. 29 Aralık 1861, Kilis – ö. 12 Aralık 1935, İstanbul), asker, müderris, tarihçi, Türkolog, milletvekili.
29 Aralık 1861’de Kilis’te doğdu. O çevrede Balhasanoğulları diye tanınan bir sipahi ailesinden gelmektedir. İlk ve orta öğrenimini memleketinde tamamladı. 1875’te Şam Askerî İdâdîsi’ne kaydoldu; bir süre sonra kaydını Kuleli Askerî İdâdîsi’ne aldırdı. 1879’da Mekteb-i Harbiyye’ye girdi, 1881’de mülâzım-ı sânî rütbesiyle buradan mezun oldu. İstanbul’da çeşitli askerî rüşdiyelerde ve Mekteb-i Harbiyye’de Fransızca, Türkçe ve tarih muallimliği yaptı. 1913 yılında miralaylıktan emekliye ayrılınca Maarif Nezâreti tarafından Dârülfünun’a Türk tarihi ve Türk dili müderrisi tayin edildi. 1927’de Erzurum mebusu olarak Büyük Millet Meclisi’ne girdi. 12 Aralık 1935’te İstanbul’da vefat etti. Mezarı Sahrâyıcedid Kabristanı’ndadır.
Türk Ocakları’nın kuruluşunda rol aldı. Çoğu küçük risalelerden oluşan 40 civarında eser yayımladı. İlk kez Türk tarihini kaleme alanlardan birisidir. Türk dilinin sadeleşmesinde büyük emek sarf etmiştir. Türkiye’de dilbiliminin gelişip yerleşmesinin öncülerindendir. Bilimsel çalışmaları için Fransızca, Arapça, Uygurca ve Çağatayca öğrendi. TBMM’de III., IV., V. dönem Erzurum milletvekili olarak yer aldı.
1861 yılında Kilis’te doğdu. Babası, Balhasanoğulları diye anılan bir sipahi ailesinden Hacı Asım Bey’dir.
İlk ve orta öğrenimini Kilis’te yaptı. 1875’te Şam Askeri İdadisi’nde başladığı lise öğrenimine İstanbul’daki Kuleli Askeri Lisesi’nde devam etti. Bu sırada dönemin ünlü bilim adamlarından Hoca Tahsin Efendi’den çeşitli konularda dersler aldı. 1878’de Ahmet Mithat Efendi ile tanıştı ve onun teşviki ile Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nde fen alanında yazılar yazdı.[1] 1879’da girdiği Harbiye’den Piyade Mülazimi (Teğmen) rütbesi ile mezun oldu.
Eğitimini tamamladıktan sonra askerî rüştiyelerde ve sonra Harbiye’de Türkçe, Fransızca ve tarih gibi dersler okuttu. Bu dönemde birçok dilbilgisi, okuma, coğrafya ve tarih kitapları yayınladı. Bu küçük okul kitaplarından başka “Medrese-i Edep”, “Medeniyete Hizmet”, “Sitler” gibi çeşitli eser ve tercümeleri, Fransızca, hatta fizik ve resim derslerine ait risaleleri basıldı. Fransız doğubilimci Léon Cahun’un Türk tarihi üstüne eserlerini ve Gök Bayrak (1876) adlı romanını tercüme etti. Bir yandan da Türkçülük çizgisi belirgin olan İkdam Gazetesi’nde Türk tarihi ve Türkçülük ile ilgili makaleler yayımladı. Yazdığı makalelerin şöhreti 1890’larda Avrupa’ya dek ulaştı.[1] Paris’te faaliyet gösteren “Asya Cemiyeti”’ne üye seçildi ve 1892’de çalışmalarını takdir için Chicago’da açılan sergide kendisine bir madalya takdim edildi. Bilimsel araştırma ve incelemelerini sürdürürken askeri okullardaki öğretmenlik görevi de devam eden Necim Asım, 1913’te miralay (albay) rütbesi ile emekli oldu.
1908’de II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Türk Derneği’nin kurucuları arasında yer almış, ardından derneğin başkanlığına getirilmiştir. Aynı yıllarda Türk Yurdu, Bilgi Mecmuası, İctihad, Dârülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Anadolu Mecmuası, Millî Tetebbûlar Mecmuası ile Türk Tarih Encümeni Mecmuası’nda Türk dili tarihiyle ilgili bazı makaleler yayımlamış ve Osmanlı Türkçesi’nin grameri üzerinde çalışmalar yapmıştır. Bir süre Anadolu diyalektolojisiyle de meşgul olan Necip Âsım, Macarlar’ın Peşte’de çıkardığı Keleti Szemle dergisinde Balhasanoğlu ve Balkanoğlu imzasıyla bu konuda Fransızca incelemeler neşretmiştir. II. Meşrutiyet’ten sonra İstanbul Darülfünun’nda Türk Tarihi ve Türk Dili Tarihi dersleri verdi. İstanbul Darülfünununda Türkoloji bölümünü kuran ve Türk Dili Tarihi kürsüsünün ilk profesörü kabul edilen Necip Asım, dilbilimin Türkiye’de gelişip yerleşmesinin öncülerinden birisi oldu.
Necip Âsım, En Eski Türk Yazısı adıyla yayımladığı eserinde rünik Türk alfabesini tanıtmıştır. Ayrıca Orhon yazıtlarının metnini ve tercümesini neşretmiş, Eski Savlar adlı kitabıyla Türk atasözleri üzerinde durmuştur. Süleymaniye Kütüphanesi’nde Atebetü’l-hakāyık’ın Uygur ve Arap harfleriyle istinsah edilmiş bir nüshasını bularak eseri ilim âlemine tanıtmış ve bir önsöz ilâvesiyle yayımlamıştır. Ardından Kilisli Rifat (Bilge) aynı kütüphanede eserin bir başka nüshasını tesbit edince Necip Âsım her iki nüshayı karşılaştırıp aralarındaki farkları ortaya koymuş ve Hibetü’l-hakāyık adıyla yayımlamıştır.
Türk Yurdu, Bilgi, Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Türk Tarih Cemiyeti Mecmuası gibi birçok mecmuada makaleler yazdı, kitaplar çıkardı, çeviriler yaptı.
Necip Asım Bey, Osmanlı Tarihi’nin yazılması ve belgelerin toplanması için Sultan Mehmet Reşat önderliğinde 27 Kasım 1909’da kurulan ve kendisine her türlü aracı kullanma, arşivlerde inceleme yapma yetkisi verilen Tarih-i Osmani Encümeni’nde yer aldı. Encümen, yazacağı Osmanlı Tarihi’nin ilk cildini yazma görevini 9 Şubat 1910’daki ilk toplantısında Necip Asım ve Mehmet Arif Bey’e vermişti. İki araştırmacı, yedi yıllık çalışmadan sonra Osmanlı Tarihine ait tek cilt yayımlayabildi.
Necip Asım, 1911 yılında Türk milliyetçiliğini esas alarak kurulan Türk Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı ve başkanlığına getirildi. Mehmet Arif ile birlikte yürüttüğü Osmanlı tarihi ile ilgili çalışmalarını bu derneğin tüzel kişiliği altında gerçekleştirdi. Derneğin bazı üyeleri ile birlikte 1915 yılında kurulan Asar-ı İslamiye ve Milliye Tedkik Encümeni’ne katıldı.
Osmanlılık düşüncesinin iyice yerleşmiş olduğu Abdülhamit devrinde Türkçü ve Türkçeci olarak belirmiş olan en kuvvetli fikir adamlarımızdandır. O günlerde Türkçeciler grubunda Ahmet Mithat Efendi ve Şemsettin Sami ile birlikte yer almıştır.
1910’larda Türk sözcüğünün eski harflerle nasıl yazılacağı konusunda belirsizlik sürüyordu. Necip Asım’a gelinceye kadar “Türk” sözcüğünün yazımında “ü” sesini veren “vav” kullanılmıyordu. Necip Asım Bey, “Türk”’ü “vav” ile yazmaya başlayan kişidir. Bu suretle Türkler’den bahsedilirken kullanılan “Etrâk-i bî-idrâk” (İdraksiz, anlayışsız Türkler) ifadesinin yazılması mümkün olmaktan çıkmıştır. Necip Asım Yazıksız ve onun gibi düşünen Veled Çelebi bu yüzden biraz da küçümseyici bir ifade olarak “Vav’lı Türkler” diye anılmıştır.
Necip Âsım aynı zamanda Dârülfünun’da Türkoloji’yi kuran kişi kabul edilmektedir. Onun Türk dili alanında yaptığı çalışmalar Türkiye dışında da takdir edilmiş ve bu münasebetle kendisine 1892’de Chicago Sergisi’nde bir madalya ile bir diploma verilmiş, 1895’te Paris’teki Société Asiatique’e üye seçilmiştir. Necip Âsım, Türk Dil Kurumu saflarına da katılmış ve ölümüne kadar burada çalışmalarına devam etmiştir.
1927’de Erzurum milletvekili olarak TBMM’ye girdi ve ölümüne değin milletvekilliğini sürdürdü. Türk Dil Kurumu çalışmalarında yer aldı. Soyadı Kanunu çıktığında “Yazıksız” soyadını aldı. Yazılarında Başhasanoğlu ve Balkanoğlu adlarını da kullandı.
12 Aralık 1935’te Kadıköy’deki evinde yaşamını yitirdi. Erenköy’de Sahrayıcedit mezarlığına gömüldü. Vasiyeti gereği mezar taşına “Necip Asım, Türk tarihi müellifi, 1861-1935” yazıldı.
Bazı eserleri ve Hicri Yayın Tarihleri: Ziyâ ve Harâret (İstanbul 1304); Güvercin Postası (İstanbul 1305, askerlikle ilgili); Ferîd (İstanbul 1306, Fransızca’dan çeviri); Yeni Tertip Muhtasar Osmanlı Sarfı (İstanbul 1306, 1308); Ev Kızı (İstanbul 1307, çocuklar için faydalı bilgiler); Muhtasar Osmanlı Nahvi (İstanbul 1308); Lugat-ı İlmiyye ve Fenniyye (İstanbul 1308, Hasan Tahsin’le birlikte); Osmanlı Sarfı (İstanbul 1310, 1313); Sitler (İstanbul 1310; İskitler’le ilgili); Mükemmel Sarf ve Nahv-i Osmânî (İstanbul 1311); Ural ve Altay Lisanları (İstanbul 1311); Lugat-ı Musâhabet (İstanbul 1311); Kitap (İstanbul 1311; kitap sevgisinden, kitabın meydana gelmesi için gerekli olan şeylerden, yazı, kâğıt, kitapçılık ve kütüphane gibi konulardan bahseder; haz. Türker Acaroğlu, İstanbul 1992 [sadeleştirilmiş]); En Eski Türk Yazısı (İstanbul 1315; Vilhelm Thomsen ve F. W. Radloff’un jübileleri şerefine, Pek Eski Türk Yazısı adıyla 2. bs. 1327); Türk Tarihi (İstanbul 1316); İlm-i Lisân (İstanbul 1327); Gök Sancak (İstanbul 1327, L. Cahun’dan çeviri); Millî Aruz (İstanbul 1329); Hibetü’l-hakāyık (İstanbul 1334); Osmanlı Târihi (İstanbul 1335, Mehmed Ârif’le birlikte); Eski Savlar (İstanbul 1338); Orhun Âbideleri (İstanbul 1340); Bektâşî İlmihâli (İstanbul 1343); Celâlüttin Harezemşah (İstanbul 1934, A. Nesevî’nin Moğol istilâsına dair eserinin çevirisi).
Bilgi: https://islamansiklopedisi.org.tr/necip-asim-yaziksiz