Temel Bilgiler

Türk Birliği Ülküsü Nedir? (Tûrancılık)

Türk birliği ülküsü, yer yüzündeki bütün Türklerin bir millet ve bir devlet halinde, bir bayrak altında toplanması ülküsüdür. Bunu tahakkuku, bazı kimselere ilk bakışta imkansız gibi görülebilir. Bir çok kimseler bunu zararlı bir hayal (ütopik) olarak da vasıflandırılabilir. Fakat unutmamak lazımdır ki, her hakikat önce bir hayal ile başlar. Yine hatırlamak gerektir ki, 1919 yılında hür ve müstakil bir Türkiye kurmak için Anadolu’da dünyanın galiplerine karşı savaşa girişmek de çılgınlık ve hayal diye vasıflandırılmıştı. Fakat inanmış ve kendilerini bir ülkeye vermiş olanlar, yurdu kurtarmaya ve müstakil bir Türkiye meydana getirmeye muvaffak oldular.

Türk Birliği Elbette Hakikat Olacaktır

Türk birliği de sistemli çalışmak, fırsat kollamak ve her şeyden önce Türkiye’yi korumak ve yükseltmeye çalışmak suretiyle bir gün elbet hakikat olacaktır.

Zaman zaman, hasis ve sinsi emellerin esiri bulunan bazı kimseler, bunu Türkiye’yi hemen Rusya’ya ve Türklerin yaşamakta oldukları diğer memleketlere taarruza ve harbe sürükleyecek bir macera fikri olarak göstermeye yeltendiler.

Türk birliği fikrini güdenleri, Türkiye’yi kudreti dışında işlere sokarak felakete yuvarlamak ve “Memleketi yıkmak için birebir çareyi” bulmuş olmakla itham ederek haklarında her çeşit iftira, hakaret ve işkenceyi reva gördüler.

Halbuki Türk birliği ülküsünü taşıyan, iman sahibi insanlar, Türk Milletinin sahip olduğu kudret ve imkanları gayet iyi hesaplayabilen kimselerdi. Sahip oldukları milli şuur, fikir ve ilim kabiliyetleri, Türk Milletini her türlü maceralardan korumak gerektiğini bilmelerine imkan sağlayacak durumda idi. Bunların hiç birisi memleketin harbe sürüklenmesini ve bugünkü sınırlar dışında mevsimsiz olarak gayretler sarf edilmesini istemek şöyle dursun hatırından bile geçirmiyordu.

Türk Birliği Ülküsünün Metodu

Türk Birliği fikrini güdenlerin ülküsü:

1- Önce her türlü insanlık haklarından mahrum edilmiş bulunan ve işkence ile imhasına çalışılan esir Türklerin propaganda yolu ile haklarını korumak.

2- Diplomasi yolları ile bunlara her çeşit yardımı sağlamaya çalışmak.

3- Arada, imkan nispetinde kültür birliği kurmaya çalışmak ve bunu kuvvetlendirmek.

4- Esir bulunan Türk yurtlarının ayrı ayrı istiklal kazanarak, hür milletler topluluğu içinde layık oldukları yerleri almalarını sağlamaya çalışmak.

5- Esir bulundukları ülkelerden, mülteci ve muhacir olarak gelenleri sıcak bir ilgi ile karşılayıp her çeşit kabil olan yakın hedeflere ulaşmaya çalışmaktan ibarettir.

Bundan başka uzak bir hedef olarak da bağımsızlıklarını alacak Türk ülkelerinin ileride aralarında sağlam bir kültür birliği kurduktan sonra beraberce verecekleri bir kararla, büyük bir Türk birliği meydana getirmeleri dileği gelmekle idi.

Şimdi bu düşüncelerde, Türk Milleti için acaba ne gibi zarar bulabiliriz? Kanaatimizce hiç bir zarar bulunamaz. Aksine olarak çok büyük faydalar vardır. Böyle bir ülkü, halka ve bilhassa gençliğin heyecan ve hız kaynağı olur ve Türkiye’nin kalkınması için daha çok çalışmayı sağlar. Sonra Ruslar, “Panslavizm” İslav Birliği, Almanlar Pancermenizm” (Cermen Birliği), Araplar; Arap Birliği, Yahudiler; Yahudi Birliği, Yunanlılar; enosis diye Kıbrıs’ı isteyerek Yunan Birliği peşinde koşarlarken, Bulgarlar, Bulgar Birliği diye Makedonya ve Trakya üzerinde boş iddialarda bulunurken Türklerin 350 milyonluk kendi öz kardeşleri arasında bir birlik kurmak istemeleri neden günah sayılıyor?

Her millet için milli birlik kurmak mukaddes bir hak kabul edildiği halde, bu hak neden Türkler için tanınmasın? Hele bu mukaddes hak ve dilek neden Türkiye’de suç ve cürüm olarak karşılanıyor? Ve neden bu fikrin sahipleri 1944 yılında en ağır hareketlere ve işkencelere uğratıldı? İnsaniyetçilik ve insan haklarına hürmetle kendilerini ön safta göstermeye yeltenmiş olan o meşhur Türkçülük düşmanları için her çeşit insan haklarından mahrum yaşayan milyonlarca Türk’e insan gibi yaşamak hakkı sağlamayı dilemek, neden cürüm sayılıyor?

Türklerin yaşadığı ve Türk bayrağının şerefle dalgalandığı bu topraklarda kalpleri Türklük için çarpan kimseleri, birtakım bedbahtlar, türlü iftira ve hareketler tertipleyerek, Moskova’ya jurnal eder mahiyette ve kendilerini buna muhalif göstererek Moskofların hayrını dileyen kimseler olarak belirten ithamlarla nasıl oluyor da fesat tertip edebiliyorlar?

Fakat bunların hepsi boşuna gayret oldu efendiler! boşuna gayret. Moskoflara yaranmak mümkün değildir. Ne Türkçüleri ezmeye kalkmakla, ne yüzlerce Türk mültecisini insanlık duygularına ve devletler hukuku kaidelerine aykırı olarak öldüreceklerini bile bile Moskoflara geri vermekle yaranmak kabil olmadı.

Biz Türk birliği ülküsünü yine şanlı bir bayrak gibi göklere yükselterek taşıyoruz. Bu ülkü her zamandan ziyade, bugün Türk milleti tarafından daha önemle anlaşılmaktadır. Moskoflarla çarpışmamız kaçınılmaz bir kaderdir.

Onların doymak bilmez hırsları, kendi başlarını yiyecektir. Girişeceğimiz savaşta onları mutlaka yeneceğiz. Çünkü biz hakkı ve insanlığı müdafaa edeceğiz. Çünkü biz Türklüğün ezeli ve ebedi hakları için dövüşeceğiz. Çünkü biz “Ya istiklal ya ölüm” parolası ile çarpışacağız..

Alparslan Türkeş, 10 Kasım 1950

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu