Düşünce

Türkçülük ve Turancılık – Ziya Gökalp

Türkçülükle Turancılığın farklarını anlamak için, (Türk) ve (Turan) zümreleri­nin hudutlarını tayin etmek lazımdır. Türk, bir milletin adıdır. Millet, kendisine mahsus bir harsa[1] malik olan[2] bir zümre demektir. O hâlde, Türkün yalnız bir lisanı, bir tek harsı olabilir.

Halbuki, Türkün bazı şubeleri Anadolu Türklerinden ayrı bir lisan, ayrı bir hars yapmaya çalışıyorlar. Mesela, Şimal[3] Türklerinden bir kısım gençler bir Tatar lisanı, Tatar harsı vücuda getirmekle meşguldürler. Bu hareket, Türklerin başka bir millet, Tatarların da başka bir millet olması neticesini verecektir. Uzakta bu­lunduğumuz için, Kırgızların ve Özbeklerin nasıl bir şiar[4] takip edeceklerini bilmiyoruz. Bunlar da birer ayrı lisan ve edebiyat, birer ayrı hars vücuda getir­meye çalışırlarsa, Türk milletinin hududu daha daralmış olur. Yakutlarla Altay Türkleri daha uzakta bulundukları için, bunları Türkiye Türklerinin harsî dai­resine almak daha güç görünüyor.

Bugün, harsça birleşmesi kolay olan Türkler, bilhassa Oğuz Türkleri yani Türk- menlerdir. Türkiye Türkleri gibi, Azerbaycan, İran ve Harezm ülkelerinin Türk- leri de Oğuz uruğuna[5] mensupturlar. Binaenaleyh[6], Türkçülükteki yakın mefkûremiz[7] (Oğuz İttihadı[8]) yahut (Türkmen İttihadı) olmalıdır. Bu itti­hattan maksat nedir? Siyasi bir ittihat mı? Şimdilik, hayır! İstikbal hakkında bugünden bir hüküm veremeyiz. Fakat, bugünkü mefkûremiz, Oğuzların yalnız harsça[9] birleşmesidir.

Oğuz Türkleri, bugün dört ülkede yayılmış olmakla beraber, hepsi birbirine yakın akrabadırlar. Dört ülkedeki Türkmen illerinin adlarını karşılaştırırsak, görürüz ki birinde bulunan bir (il)in yahut (boy)un diğerlerinde şubeleri var.

Mesela, Harezm’de Tekelerle Sarıları ve Karakalpakları görüyoruz. Memleketimizde Tekeler bir sancak teşkil edecek kadar çoktur; hatta bir kısmı vaktiyle Rumeli’ye nakledilmiştir. Türkiye’deki (Sarılar) bilhassa (Rumkale)’de otururlar. Karakalpaklar ise, (Karapapak) ve (Terekeme) adlarını alarak Sivas, Kars ve Azerbaycan cihetlerinde[10] yerleşmişlerdir. Harezm’de Oğuz’un (Salur) ve (İmralı) boylarıyla (Çavda) ve (Göklen=Karluklardan Kealin) illeri vardır. Bu isimlere Anadolu’nun muhtelif[11] noktalarında tesadüf edilir. Köklün, kendi adını Van’da bir köye (Gök Oğlan) şeklinde vermiştir.

Oğuz’un Bayat ve Afşar boyları da gerek Türkiye’de, gerek İran’da ve Azerbay­can’da mevcutturlar. Akkoyunlularla Karakoyunlular da bu üç ülkede yayılmış­lardır. O hâlde, Harezm, İran, Azerbaycan ve Türkiye ülkeleri Türk etnografya itibarıyla aynı uruğun[12] yurtlarıdır. Bu dört ülkenin mecmuuna[13] (Oğuzistan) adını verebiliriz. Türkçülüğün yakın hedefi bu büyük kıtada yalnız bir tek har­sın hâkim olmasıdır.

Oğuz Türkleri umumiyetle[14] Oğuzhan’ın torunlarıdır. Oğuz Türkleri birkaç asır evveline gelinceye kadar mütesanid[15] bir aile hâlinde yaşarlardı. Mesela Fu­zuli bütün Oğuz şubeleri içinde okunan bir Oğuz şairidir. Korkut Ata kitabı Oğuzların resmi Oğuzname’si olduğu gibi, Şah İsmail, Âşık Kerem, Köroğlu kitapları gibi halk eserleri de bütün Oğuzistan’a yayılmıştır.

Türkçülüğün uzak mefkûresi[16] (Turan)’dır. Turan bazılarının zannettiği gibi, Türklerden başka, Moğolları, Tunguzları, Finuaları, Macarları da ihtiva eden[17] bir (kavimler halitası[18]) değildir. Bu zümreye, ilim lisanında (Ural ve Altay) zümresi denilir. Mamafih[19] bu sonki zümreye mensup kavimlerin lisanları arasında bir akrabalık bulunduğu da henüz ispat edilememiştir. Hatta, bazı müellifler[20], Ural kavimleriyle Altay kavimlerinin birbirinden ayrı iki zümre teşkil ettiğini ve Türklerin Moğollar ve Tunguzlarla beraber Altay zümresine, Finualarla Macarların da Ural zümresine mensup olduklarını iddia ediyorlar. Türklerin Moğollarla ve Tunguzlarla lisani bir karabeti[21] olduğu da henüz ispat edilememiştir. Bugün ilmen sabit olan bir hakikat varsa, o da Türkçe konuşan Yakut, Kırgız, Özbek, Kıpçak (Tatar), Oğuz gibi Türk şubelerinin lisanca ve anenece[22] kavmi bir vahdete[23] malik bulunduğudur[24]. Turan kelimesi, Turlar yani Türkler demek olduğu için, münhasıran[25] Türkleri ihtiva eden camiavi[26] bir isimdir. O hâlde, (Turan) kelimesini bütün Türk şubelerini ihtiva eden bü­yük Türkistan’a hasretmemiz[27] lazım gelir. Çünkü, (Türk) kelimesi bugün yal­nız Türkiye Türklerine verilen bir ünvan hükmüne geçmiştir. Türkiye’deki Türk harsına[28] dahil olanlar, tabii yine bu ismi alacaklardır. Benim itikadımca[29], bütün Oğuzlar yakın bir zamanda bu isimde birleşeceklerdir. Fakat, Tatarlar, Özbekler, Kırgızlar ayrı harslar vücuda getirdikleri taktirde, ayrı milletler hâlini alacaklarından, yalnız kendi isimleriyle anılacaklardır. O zaman bütün bu eski akrabaları kavmi[30] bir camia hâlinde birleştiren müşterek bir ünvana lüzum hissedilecek. İşte bu müşterek unvan (Turan) kelimesidir.

Türkçülerin uzak mefkûresi, (Turan) namı altında birleşen Oğuzları, Tatarları, Kırgızları, Özbekleri, Yakutları lisanda, edebiyatta, harsta birleştirmektir. Bu mefkûrenin bir şeniyet[31] hâline geçmesi mümkün mü, yoksa değil mi? Yakın mefkûreler için bu cihet[32] aranırsa da, uzak mefkûreler için aranmaz. Çünkü, uzak mefkûre, ruhlardaki vecdi namütenahi[33] bir dereceye yükseltmek için, is­tihdaf edilen[34] çok cazibeli bir hayaldir. Mesela, Lenin, Bolşeviklik için, yakın mefkûre[35] olarak Kollektivizmi, uzak mefkûre suretinde de Komünizmi ileri sürmüştür. Komünizmin ne zaman husule geleceğini[36] soranlara şu cevabı veri­yor: “Komünizmin ne zaman tatbik olunacağını şimdiden kestirmek mümkün değildir. Bu, Hazret-i Muhammed’in cenneti gibi ne zaman ve nerede görüne­ceği malum olmayan bir şeydir.”

İşte, Turan mefkûresi de bunun gibidir. Yüz milyon Türk’ün bir millet hâlin­de birleşmesi, Türkçüler için en kutlu bir vecd menbaıdır[37]. Turan mefkûresi olmasaydı, Türkçülük bu kadar süratle intişar etmeyecekti[38]. Mamafih[39] kim bilir? Belki, istikbalde (Turan) mefkûresinin husulü[40] de mümkün olacaktır. Mefkûre, istikbalin halikidir[41]. Dün Türkler için hayali bir mefkûre hâlinde bulunan (Millî devlet), bugün Türkiyede bir şeniyet[42] hâlini almıştır. O hâlde, Türkçülüğü mefkûresinin büyüklüğü noktasından üç dereceye ayırabiliriz:

  1. Türkçülük
  2. Oğuzculuk yahut Türkmencilik
  3. Turancılık

Bugün şeniyet[43] sahasında yalnız Türkiyecilik vardır. Fakat, ruhların büyük bir iştiyakla[44] aradığı (Kızıl Elma), şeniyet sahasında değil, hayal sahasındadır. Türk köylüsü Kızıl Elmayı tahayyül ederken[45], gözünün önüne eski Türk il- hanlıkları[46] gelir. Filhakiha[47], Turan mefkûresi[48] mazide bir hayal değil, bir şeniyetti. Milattan 210 sene evvel, Kun[49] hükümdarı (Mete) Kunlar (Hunlar) namı altında bütün Türkleri birleştirdiği zaman (Turan) mefkûresi bir şeniyet hâline girmişti. Hunlardan sonra Avarlar, Avarlardan sonra Göktürkler, Gök- türklerden sonra Oğuzlar, bunlardan sonra Kırgız Kazaklar, daha sonra Gür­han, Cengizhan ve sonuncu olmak üzere Timurlenk Turan mefkûresini şeniyet hâline getirmediler mi?

(Turan) kelimesinin manası şu suretle tahdit olunduktan[50] sonra, artık, Ma­carların, Finuaların, Moğolların, Tunguzların Turanla bir alakaları kalmamak icap eder. Turan, bütün Türklerin mazide ve belki de istikbalde bir şeniyet olan büyük vatanıdır.

Turaniler, yalnız Türkçe konuşan milletlerdir. Eğer Ural ve Altay ailesi gerçekten varsa, bunun kendisine mahsus bir ismi olduğundan (Turan) adına ihtiyacı yoktur.

Bir de bazı Avrupalı müellifler[51], Garbi Asya’da aslen Samilere yahut Arilere mensup olmayan bütün kavimlere (Turani) adını veriyorlar. Bunların maksadı, bu kavimlerin Türklerle akraba olduğunu tasdik etmek değildir. Yalnız Samiler- le Arilerden hariç kavimler olduğunu anlatmak içindir.

Bundan başka, bazı müellifler de Şehname’ye nazaran[52] (Tur) ile (İrc)’in kar­deş olduğuna bakarak Turan’ı eski İran’ın bir kısmı addetmektedirler[53]. Hâl­buki, Şehname’ye göre, Tur ile İrc’in üçüncü bir kardeşleri daha vardır ki adı (Selem)’dir. (Selem) ise İran’dan bir şubenin dedesi değil, bütün Samilerin müş­terek ceddidir. O hâlde, Feridun’un oğulları olan bu üç kardeş Nuh’un oğulları gibi, eski etnografik taksimatın[54] adlarından doğmuştur. Bundan anlaşılıyor ki (Turan) İran’ın bir cüzü[55] değil, bütün Türk illerinin mecmuu[56] olan Türk ca­miasından ibarettir. Mecmuu olan Türk camiasından ibarettir.

[1] hars: kültür

[2] mâlik olmak: sahip olmak

[3] şimâl: kuzey

[4] şiâr: yol, yön

[5] uruk: soy, sülale

[6] binâenaleyh: bu sebeple, buna dayanarak

[7] mefkûre: ideal, maksat, düşünce

[8] ittihâd: birleşme, birlik

[9] harsça: kültürce

[10] cihet: taraf

[11] muhtelîf: çeşitli

[12] uruk: soy, sülale

[13] mecmû’: tümü, hepsi

[14] umûmiyetle: genel olarak

[15] mütesânid: birbirine bağlı

[16] mefkûre: düşünce, amaç

[17] ihtivâ etmek: içine alan, kapsayan

[18] halîta: karışık, birleşik yapı

[19] mâmâfîh: bununla birlikte

[20] müellîf: yazar

[21] karâbet: yakınlık

[22] an’ene: gelenek

[23] vahdet: birlik, bütünlük

[24] mâlik bulunmak: sahip olmak

[25] münhasıran: sadece

[26] câmi’avî: bir topluluğa ait

[27] hasretmek: sınırlandırmak

[28] hars: kültür

[29] i’tikâd: inanç

[30] kavmî: ulusal

[31] şe’niyyet: gerçeklik

[32] cihet: yön, taraf

[33] nâ-mütenâhî: sonsuz, bitmez

[34] istihdâf edilmek: bir şeyin hedeflenmesi

[35] mefkûre: düşünce, amaç

[36] husûle gelmek: gerçekleşmek, ortaya çıkmak

[37] vecd menba’: heyecan kaynağı

[38] intişâr etmek: yayılmak

[39] mâmâfîh: bununla birlikte

[40] husûl: gerçekleşmek

[41] hâlik: yaratıcı

[42] şe’niyyet: gerçeklik

[43] şeniyet: gerçeklik

[44] iştiyâk: şevk, istek

[45] tahayyül etmek: hayal etmek

[46] ilhanlık: imparatorluk

[47] fi’l-hakîka: gerçekten, doğrusu

[48] mefkûre: düşünce, ideal

[49] Kun: Hun

[50] tahdîd olunmak: sınırlandırılmak

[51] müellif: yazar

[52] nazaran: göre

[53] addetmek: saymak

[54] taksîmât: ayrım

[55] cüz: parça

[56] mecmû’: bütün, toplamı

Kaynak: http://kdm.anadolu.edu.tr/TurkKlasikleri/Turkculugun_Esaslari.pdf

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu